30 Haziran 2009 Salı

Hayat Sürprizler ile Doludur!

Zaman zaman hayatın bizlere iyi kötü sürprizleri olacağını ve karşımıza neleri çıkaracağını bilemiyor olmamız gibi bir güzelliği yaşattığını düşünür dururum . Bir bakıma yarın neler yaşayacağımızı tam anlamı ile kestiremiyor olmak , birazda vücuttaki adrenali arttıran bir sonuca ulaştırır bizleri . Bugünden yarına ölçeğini biraz daha geniş düşündüğümüzde ise gerçekten hiç ama hiç aklımıza gelmeyecek şeylerin başımıza gelebileceği gerçeği ile karşılaştığımız durumlar olmuştur muhakkak.


Şimdi şu yandaki resimde etrafını çekingen gözler ile kolaçan eden kişiye iyice bir bakın. Yüzündeki tedirginliği anlamamak mümkün değil. Bir an önce bulunduğu yerde ne işi varsa bitirip oradan ayrılmak ister gibi bir yüz ifadesi var bu kişinin .







Resmi biraz büyüttüğümüzde buranın bir futbol stadyumu olduğunu , resimdeki kişinin ise deplasmana gelmiş bir futbolcu olduğunu anlıyoruz. Evet , etrafını çekingen gözler ile kolaçan eden , yüzündeki tedirgin ifadenin kolay kolay kaybolmayacağı belli olan bu kişi Harry Kewell . Leeds United forması ile Ali Sami Yen stadına ayak bastığı o ilk anda hissettiği tedirginliğin yüzüne apaçık yansıdığı Avustralya'lı.


Bakın Harry şimdi ne diyor ?

"Benim adım Harry Kewell.
Galatasaray'lı Kewell.
Futbol hayatımda çok düştüm,düşürüldüm...Bitti dediler .
Ayağa kalkamaz, oynamayaz dediler.
Galatasaray'da yeniden doğdum,
Arkadaşlığı mutluluğu buldum Galatasaray'da.
Bir şeyi çok iyi öğrendim.
Galatasaraylı olmanın ne büyük bir ayrıcalık olduğunu..."


Yukarıdaki resimde gördüğümüz tedirgin kişinin gün gelip bu sözleri içten bir şekilde söyleyeceğini zamanında birileri anlatsa herhalde kimseyi inandıramazdı. Yukarıdaki resim ve Harry Kewell'in içten cümleleri bize çok çarpıcı bir hayat dersi veriyor . Hayat sürprizler ile doludur ve olmasını hayal bile edemeyeceğimiz yerlerde günü geldiğinde çok ama çok mutlu olabiliriz . Tabi ki Harry Kewell'ında çok iyi öğrendiğini söylediği o istisnayı hiç bir zaman unutmamayı başararak ;

Galatasaraylı olmanın ne büyük bir ayrıcalık olduğunu...

29 Haziran 2009 Pazartesi

Tarihte Bugün - 29 Haziran 1950


59 yıl önce bugün , dünya futbolunun en büyük sürprizlerinden birine sahne olan bir maça tanıklık etmişti Independencia stadını dolduran futbolseverler.

1950 dünya kupasının düzenlendiği Brezilya'ya gelen 13 takımdan biri olan Amerika Birleşik Devletleri oynadığı son 7 karşılaşmayı da kaybetmiş ve kalesinde 45 gol görmüştü .

"Futbolun Kralları " lakabı ile anılan ve modern futbolun beşiği sayılan İngiltere karşısında bu denli kötü istatistiğe sahip bir takımın başarılı olması açıkcası hiç beklenen bir durum değildi. Öyle ki ,İngiltere'de bahis oynatan şirketlerin Amerika Birleşik Devletleri galibiyetine 1 ' e 500 oran verdiği söyleniyordu. Takımın menajeri Walter Winterbottom'ın bu şartlar altında en iyi oyuncusu Stanley Matthews'ı oynatmaması bile eleştiri konusu yapılmayacaktı . Ne de olsa karşılarında sadece tek bir profesyonel futbolcusu olan ( Ed McIlvenny ) , kalesini eski bir veteran olan Frank Borghi'nin koruduğu , defansında et ürünleri ambalajı işinde çalışan Charley Colombo , ileri ucunda ise Haiti doğumlu bir Amerikan vatandaşı olan ve New York'ta bir restorantta bulaşık yıkayarak hayatını kazanan Joe Gaetjens'in olacağı sıradan bir takımla karşılaşacaklardı .

Futbolun her türlü sonuca açık olduğunun bir kez daha ispat edildiği bir karşılaşma olarak tarihe geçen bu maçı , bulaşık yıkayıcısı Haiti'li Gaetjens'in golü ile 1-0 kazanan Amerika Birleşik Devletleri futbol takımı tarihin belki de en sürpriz sonuçlarından birine imza atmış oluyordu . İletişim olanaklarının kısıtlı olduğu o günlerde karşılaşma sonucunun bir çok haber ajansı tarafından 1-0 değil , İngiltere lehine 10-0 olarak aktarılması bile bu sonucun ne kadar beklenmedik olduğunun açık bir ispatı idi.

Bu maçın sonunda Amerika Birleşik Devletleri teknik heyet,yönetici ve futbolcuları ve 1 ' e 500 kazanan belki de bir avuç insan dışında sevinen olmadığını söylesek ne kadar yanılmış oluruz ? Futbolun güzelliği de birazda burada değil mi ? Milyonlarca insanı şaşırtsa bile sayıları bir avuçta olsa birilerini mutlaka sevindiriyor...

27 Milyon Bir Arada

Bir kaç gün önce Ülker ile yenilenmiş bir sponsorluk anlaşmasının detayları açıklandı . Güney Amerika ülkelerinde görmeye aşina olduğumuz forma numarası üstü reklam şeklinde yapılan anlaşmasının süresi 4 yıl , bu anlaşma çerçevesinde kulübe ödenecek meblağ ise 27 milyon Amerikan doları . Ön göğüs reklamlarının bile 5-6 milyon dolar seviyesinde olduğu düşünüldüğünde Galatasaray Spor Kulübü yönetim kurulunda görev almış ve bu konu ile ilgilenen yöneticilerin ticari olarak başarılı bir anlaşma yaptığı söylenebilir.

Futbolun endüstrileşmesine karşı düşündüklerimiz aşağı yukarı bellidir. Her zaman futbolun sadece zevk için oynandığı günlere - o günleri hiç yaşamamış olsak dahi – duyduğumuz yaşanmamış özlemden dost ve arkadaş çevremiz haberdardır.Dolayısı ile zevkin yerine artık sömürünün hüküm sürdüğü ve vahşi kapitalizmin tüm dişli çarklarının arasında patlamamak için bin bir türlü manevra yapmak zorunda olan futbol topunun kara bahtı ve talihinin değişmesi yönünde tünelin ucunda hiç bir ışık görmeyen bendenizin , bu anlaşma ile gelecek olan kapitalin kaynağı ve kullanım yeri konusunda şikayet etmeye niyeti yoktur . Acı olan ama bir o kadar da gerçek olan budur.

Formanın üzerine reklamverenin ideolojisi ve yerel rakibe sunduğu şartları gözönünde bulundurarak Galatasaray formasına küslük yapmayı düşünenlerin , sponsorluk antlaşmaları şartları düşünüldüğünde buradan gelecek azımsanmayacak kadar bol kaynağa ihtiyaç duymayacak bir mali yapıya kavuşmamız için mesela kulüp üyelik şartlarının değiştirilmesi yönünde bizim gibi getto taraftarları için bir iyilik düşünmek konusunda da bir tavırları olacak mı çok merak ediyorum ? Aksi halde bu tip tepkiler popülizmden öteye geçmeyecektir.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Nedensiz ( Ücretsiz Kişisel Gelişim )

Kaynağı belirsiz bir elektronik posta alıntısıdır.








Söylenmiş Türküydün sen !

Özel bir insandan bahsediyorum . Sahalarda ender rastlanan bir cesarete sahip . Tekmeye kafasını , sahanın ortasına ise bir çukur açıp yüreğini sokabilen bir sporcu . Çatlak tarak kemiği ile maça devam eden bir cengaver . Bazen ateşten bir top oluyor rakibin üzerine doğru süzülen , bazende bir arazi üzerinde sek sek sekerek yürüyen bir askerin ayağının altındaki serseri bir mayın.


Her şeye rağmen Türk futbol literatürünün profesyonellik başlığı altında ismi olacak bir sporcu Servet Çetin. Bizim gibi , tuttuğu takımı yastığının sağ tarafına başını koyan kadar , hatta daha da fazla sevenler için biraz fazla profesyonel hatta . Rakibin mevzisinde sevgilisinin adını haykırırcasına o'nun adını çağırıp , o'nun sırtını görenlerin anlayamadığı ama saygı duyacağı bir futbolcu modeli .

Sarı Lacivert'i de giydi , Kırmızı Beyaz'ı da . En çokta Sarı Kırmızı yakıştı o'na . Şimdilerde köprüden önce son çıkış tabelasına doğru yol alıyor . Tabelanın üzerinde de Marsilya yazısı . "Gidersem imzası altında olduğum kulübe para kazandırmak isterim . " dedi , bu isteğini de gerçekleştirdi. Yolu ve bahtı açık , kaderi ve kısmeti güzel olsun oralarda .

Güle güle Türkü Baba ...

13 Haziran 2009 Cumartesi

Gelevera

Futbol sezonunun bitişi ile birlikte kulaklıklar devreye girdi . Senin ışığın üzerinden hiç eksilmesin ...


x:"Bu defa durum karışık , buna çalacak bir şey bulamazsın artık " ...

y:"Aşk varsa şarkıda vardır ."

Koyverdun gittun beni
Allah'undan bulasun
Kimse almasun seni yine bana kalasun
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Gelevera deresi iki dağun arasi
Yuzunden silinmesun piçağumun yarasi
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar

9 Haziran 2009 Salı

Los Galacticos gazinosu gururla sunar!

Futbol kulüpleri bir gazino , futbol sahası bir sahne ise oyuncular da o sahne üzerinde parlamaya çalışan yıldızlardır . Bu yıldızların kimileri çok parlar , çokcası idare eder , pek çoğu ise söner gider ve sahneyi terk ederler.

Ricardo Izecson dos Santos Leite .Ya da bilinen sahne ismi ile “Kaka” , AC Milan gazinosunun en önemli yıldızıdır malumunuz . Geçen kış aylarında , el değiştirdiğinden beri oryantal Ortadoğu ezgilerinin sıkça duyulduğu İngiliz gazinosu Manchester City’den astronomik bir sahne teklifi alan Kaka bu teklifi ve ait olduğu gazinoyu terk etmeyerek endüstriyel futbolun pençesine düşmeyi reddetmişti. Şövalyelere has bu davranış o zamanlar bu blog’un ilk yazısına da konu olmuştu.

Arap körfezi kökenli sahibi olan İngiliz gazinosunun Ocak ayındaki teklifini reddeden Kaka’nın , İberya yarımadasından gelen benzer bir astronomik teklif karşısında ise şövalye kalkanını yere indirdiği anlaşılıyor. Yani yazılan çizilen , telaffuz edilen rakamlara bakıldığında Kaka’ya hak vermemek de elde değil.Transfer bu sabah itibari ile her iki gazinoya ait resmi internet sitesinden de duyuruldu . Dolayısı ile Kaka’nın altına imza attığı sözleşmenin basında yazılan mali bilgilerine inanabiliriz .
Los Galacticos gazinosu İtalyan gazinosuna Brezilya’lı yıldız için 64,5 milyon Euro ödeyecek.Bu aşamada Kaka ‘yı sahne alemine kazandıran Sao Paolo gazinosu ise 2,7 milyon Euro yetiştirme bedeli alacak . Kaka’nın ise yeni sezonda İberya’da sergileyeceği sahne performansının karşılığı senede 9 milyon Euro.Sözleşmesi ise 6 yıllık . Yani toplamda 54 milyon Euro.

Kimsenin belki de dünyanın en meşhur şövalye roman kahramanı olan Don Kişot’un bile reddedemeyeceği meblağlar bunlar.Bu ekonomik kriz ortamında eski gazinosuna 64,5 milyon Euro katkı sağlayacağından dolayı mutlu olduğunu ifade etti şövalye Kaka.Eski gazinosu ise birlikte oldukları 6 güzel yıl için teşekkürlerini sundu en büyük yıldızına .

Yeni bir gazino ve yeni bir sahne . Dünyanın en parlak yıldızı artık İberya yarımadasında top koşturacak. Yolu Los Galacticos’a düştükten sonra ışığı günden güne sönen bazılarının kaderi uzak olsun Kaka’dan. Nou Camp’da da mümkünse ses telleri geçici süre rahatsızlansın .


8 Haziran 2009 Pazartesi

Bir stada ismini verenler #1 Armando Picchi

Futbol oyununun oynandığı kutsal beton yapılar . Yani mabedler . Bir çoklarımız için evimizden sonra bize en sıcak gelen , rakip taraftarlar için ise cehennem sıcaklığının henüz yeryüzünde hissedildiği yerler .

Geçmişten günümüze bu kutsal beton yapılara ismini veren önemli figürler olmuştur . Çoğunlukla camialarına mal olmuş büyük sporcular , siyasetçiler veya devlet adamları .Zamana ve politik konjonktüre göre de değişmiştir stad isimleri.

Zaman zaman burada dünyanın dört bir köşesindeki stadlara isimlerini veren özel insanların hikayelerini aktarmaya gayret göstereceğim . Bu serüvene de Armando Picchi ile başlıyorum .
36 yıllık kısacık yaşam öyküsüne futbolculuğu ve teknik direktörlüğü de sığdırabilmiş Livorno’nun öz çocuğu Picchi.
20 Haziran 1935 ‘de Livorno’da hayata gözlerini açtı Picchi . 14 yaşında Livorno altyapısında başladı futbol yaşamı . 19 yaşında iken Livorno A takımında oynamaya başlayan genç Armando 5 yıl boyunca daha sonra isminin verileceği mütevazi stadda kırmızı siyahlı forma ile 105 maça çıktı ve 5 gol kaydetti. Serie A’ya geçişi 1959-1960 sezonu öncesi gerçekleşti . Şimdilerde Serie C Pro 1 Lig’inde mücadele eden SPAL Ferrara’ya transferi sonrası sergilediği performans , o’nun 1 sezon sonra Milano yolcusu olmasını sağladı .


İtalya Milli Takımına kadar yükseleceği Inter Milan serüveninde aralıksız olarak 7 yıl boyunca ve toplamda 257 kez Mavi – Siyahlı formayı terleten Armando Picchi , bu süre içerisinde 2 de gol kaydına muvaffak oldu. Takım kaptanlığına kadar yükseldiği Inter Milan forması ile 3 kez Serie A şampiyonluğu , 2 kez Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ve yine 2 kez de Kıtalararası Kupa şampiyonluğu kazanan Armando “La Grande Inter”’in değişmez defans oyuncusu olarak Inter Milan tarihinde kendisine yer bulmuştur.

1967-1968 sezonundan itibaren Varese takımında top koşturmaya başlayan Armando Picchi için talihsizliklerin ardı sıra yaşanacağı yıllar artık başlamıştır . 12 kez giydiği İtalya Milli takımı forması ile 6 Kasım 1968 tarihindeki Bulgaristan maçında girdiği bir ikili mücadele sonrası geçirdiği sakatlık Armando’nun futbolculuk hayatının daha henüz 33 yaşında iken zorunlu olarak sonlanmasına sebep olmuştur.
Bu tarihten sonra futboldan kopamayan Armando Picchi için artık teknik direktörlük yılları başlamıştır. Son olarak formasını giydiği Varese takımında başlayan teknik direktörlük kariyeri , futbol oynamaya merhaba dediği AS Livorno takımında devam etmiştir. Yeşil sahalardaki başarısını yedek kulübesinde de sürdüren Armando Picchi henüz 35 yaşında iken Juventus teknik direktörü olmayı başarmıştır . 1 sezon boyunca çalıştırdığı Juventus takımı ile İngiltere’nin Leeds United takımı karşısına çıkacağı ve yoğun yağış nedeni ile ertelenen Fuar Şehirleri Kupası finali ilk karşılaşmasının yapılacağı 26 Mayıs 1971 günü akciğer kanseri sebebi ile vefat ettiğinde daha henüz 36 yaşındadır.

Ailesinin isteği üzerine sessiz sedasız yapılması planlanan cenaze merasiminde doğduğu şehir olan Livorno’da hayat adeta durmuştur. İlk olarak Ulusal Lig kupasına ismi verilen Armando Picchi ‘nin adı 1990 yılından itibaren öz evladı olduğu Livorno’nun futbol mabedinde yaşamaktadır . 36 yıllık kısacık yaşamında hayata göz açtığı şehrin en kutsal yerinde...

Rest in Peace Armando Picchi .



6 Haziran 2009 Cumartesi

İçimizden Biri

24 Şubat 2007 tarihinde gerçekleştirilen Galatasaray Spor Kulübü derneği Mali Genel Kurul toplantısında 44 üyenin imzası ile verilen bir önerge ile aynı zamanda kulüp yönetim kurulunda da görev alan bir dernek üyesi hakkında 1999 yılında verilen geçici disiplin cezasının onaylanması talep edilmişti.

O günkü toplantıda 18’e karşı 78 oy ile rededilen bu talep eğer ki onaylanmış olsa idi , çok yüksek ihtimalle bugün kadrosunda Harry Kewell ve Milan Baros bulunan ve yine önümüzdeki sene Florya Jupp Derwall antrenman sahasının tek hakiminin Frank Rijkaard olacağı bir Galatasaray profesyonel futbol takımından bahsetmiyor olacaktık.

Bir kurulu , bir derneği ve bir organizasyonu yönetmek bir ekip işidir bunu kabul ediyorum . Ama her organizasyonda olduğu gibi spor kulüpleri ve kulüp yöneticiliğinde de birazda işe gönlünü vererek çalışmanın başarılı olmak için önemli bir etken olduğuna inanıyorum .

Spor kulübü yöneticiliğinde sokağın ve tribünün nabzını iyi bilen ve hatta oralardan gelen insanların başarılı olmaması mümkün değil. Kulübe karşı olan sorumluluğunu bilerek ve aynı zamanda gönülden bağlı olduğu takımın yöneticisi olmak onurunu hissederek görev yapan bir insanın , gecesini gündüzüne katarak ve belki de iğne ile kazıyarak adımladığı bu yolda ortaya koyduğu sonuçlar için alkışlanmaması büyük haksızlık olur.

Geçen sene Harry Kewell ve Milan Baros. Bu sene ise Frank Rijkaard . Tüm bu isimlerin Türk futboluna ve Galatasaray’a kazandırılması sırasında yönetim kurulu üyeleri arasında en fazla o’nun emeğinin olduğunu herkes kabulleniyor. Bu sebeple Galatasaray Spor Kulübünün vizyonunun ne olduğunu dosta düşmana bir kez daha ilan eden bu transferler için en büyük alkışı Haldun Üstünel’e , ikinci büyük alkışı ise 24 Şubat 2007 tarihindeki Mali Genel Kurulda 44 imzalı önergenin reddi yönünde havaya kalkan 78 elin sahibine gönderiyorum.

Bu kişilerin hepsi “İçimizden Biri”.

5 Haziran 2009 Cuma

Sabrın sonu Rijkaard

Dedik ya 3-4 gündür bilgisayarın başından zor ayrılıyorduk. Sabırsız bir şekilde yeni sezonda takımı kimin çalıştıracağını , yazılı ve görsel basında,internet aleminde yazılan çizilen isimlerin acaba hangisi ile anlaşılacağını merak ediyorduk . Dün bayağı kalabalık bir isim listesi yapmıştım . Tüm spor camiası , hatta şu an Flaş olarak bu haberi veren yabancı basın yayın organlarında bile adı 1 kere bile zikredilmeyen bir Hoca ile anlaşıldı .


Frank Rijkaard.

3-4 gündür sabırsızlık yaptık ama an itibari ile Hoca'ya karşı tek hissiyatımız Sabırlı olmak olmalı. Zira sabır gösterilmeyi hak edecek bir isim yeni hocamız.

Bu yıl çok önemli bir sezon yaşayacağız Galatasaray'lılar olarak . Rijkaard'ın ilk sezonunda tüm camia , gencinden yaşlısına , eski açıktan yeni açığa , Lisecisinden alaylısına ,herkes ama herkes Frank Rijkaard'ın ve futbolcuların , o'nu bu göreve getiren ve geleceğe dönük nasıl bir vizyona sahip olduklarını bu transfer ile açık bir şekilde ortaya koyan Galatasaray Spor Kulübü derneği yönetim kurulunun tartışmasız destekçisi olmalıdır.

Bu takım , bu kulüp bizim . "Bir kulüpten çok ötesi " mottosuna sahip bir dünya markası kulübün 5 yıl süre ile teknik direktörlüğünü yapmış , bu sezonun 3 kupalı FC Barcelona'sının temellerini attığı herkes tarafından kabul edilen bir ismin kartvizitinde artık Galatasaray Profesyonel Futbol Takım Teknik direktörü yazıyor.

Camiamıza kutlu olsun.

4 Haziran 2009 Perşembe

Yeni Teknik Direktör ?

Acaba kim olacak ? Bir çoklarımız gibi bendeniz de yaklaşık 3 gündür uyku ve işyerindeki vakit hariç tüm mesaimi bilgisayarın F5 tuşuna basarak geçirmekteyim . Cassio Lincoln transferinden beri Galatasaray forumlarında aynı başlıkları defalarca tazelediğim böylesine bir dönem hatırlamıyorum.


Ali Sami Yen stadı ev sahibi yedek kulübesinin 1 numaralı koltuğu için çeşitli coğrafyalardan , farklı karakter ve oyun anlayışında bir çok Hoca ismi yazıldı ve çizildi şu ana kadar . Anımsadıklarım ve emin olduklarımdan bir liste yaparsak eğer ;

Parreira , Cuper , Raineri , Scolari , Sven Goran Eriksson , Michael Laudrup , Lucescu , Co Adriaanse , Ersun Yanal , Fatih Terim , Bernd Schuster , Gerard Houlier , Paul Le Guen , Ramos , Daum ... ve belki anımsayamadığım niceleri.

Kimi savaşçı , kimi yarışmacı . Bazısı eğitmen , bazısı yıldız sevmez . Tek bir gerçek var ki ortada, bu kişinin işgal edeceği makamın değeri ve yöneteceği takımın geçmişinden gelen kültür ve vizyona uyum sağlayabilecek bir anlayışa sahip olmasının gerekliliği. Her zaman 1 numara olması zaruri bir takımı yönetecek olacağını belki karısı ve çocuklarının isimleri gibi hiç bir zaman unutmayacak olan bir Hoca gerekiyor Galatasaray'a .

Yine çok kısa bir süre sonra sezon açılışını yapacak olan bir takımın teknik direktörünün de çok kısa bir süre içerisinde belirlenmesi gerektiğini düşünürsek eğer , F5 mesaimizin bitişi eli kulağında gibi ... Belki yarın , belki yarından da yakın...

Bekliyoruz , ben gidip tekrar bir F5 tuşuna basayım.


3 Haziran 2009 Çarşamba

Sen Korkmaz'sın , biz de...

Bu kez olmadı . Ama bunda en az suç senin . 11 yaşında içeri girdiğin Florya'nın o meşhur 5 kapısından aralıksız olarak 26 yıl boyunca görev yaparak çıktığın süreye kadar sana verilen her görev için gerekli olan her taşın altına elini soktun. Orası bir topraktı , sen ise Cesur!

Satış listesine konuldun , yılmadın . Çalıştın formanı tekrar geri aldın .

Kafan yarıldı , oynadın . Omuzun çıktı sardırdın , yine oynadın .

Sen Korkmaz'dın . Biz de .

Bize korkmamayı da sen anlattın , öğrettin.

Zamansız bir zaman geldi , çağırıldın. Zamansızdı ama her zaman olduğu gibi yine de taşın altına elini koydun . Ama bu kez olmadı Büyük Kaptan .
Hata senin değil.
Sana olan sevgimizden eksilen hiçbir şey de yok , bunu da bil...

Florya hala toprak , sen hala Cesur .

Sen Bülent Korkmaz , biz de....

Michael Skibbe - FC.Köln dedikoduları

Guus Hiddink , Joachim Löw , Erik Gerets , Mircea Lucescu , Vicente Del Bosque, Michael Skibbe ve belki de Luis Aragones.

Bu isimler arkalarına teneke bağlanarak ülkemiz takımlarından gönderilen hocalar . Son kurban Aragones olabilir lakin yaşı itibari ile önümüzdeki yıllarda Aragones'in olası gelecek kariyeri için ah- vah çekmek durumunda kalmayacağız diye düşünüyorum. O bir istisna olsun .

Bir Hiddink'in , bir Löw'ün zamanında Fenerbahçe'yi çalıştırdığını Fenerbahçe'liler bile halen yutkunarak anımsıyorlardır sanırım.

Kadıköy'de Lucescu'nun elinde UEFA Kupasını gördüğümüzde bizler neler hissettik ? Veya Sn.Özhan Canaydın ne düşündü sizce ?

Kılpayı kaçan Fransa Lique 1 şampiyonluğu sonrasında bile Erik Gerets'in halen yüksek meblağlı kontratlara imza atabiliyor olması bir sürpriz mi ?

Ya Yeniköy Kasabının şu anda FIFA Dünya sıralamasının 1.sırasındaki milli takımın teknik direktörü olmasına ne deriz?

Sorularımıza muhatap olan kişiler listesine yeni bir katılımcımız olacak yakında . Gerek Alman basını gerekse yerel medyamızda bugün çıkan haberlere göre Michael Skibbe'nin adı Köln teknik direktörlüğü için geçiyor.Cristoph Daum'un Fenerbahçe'ye gelişi sonrası boşalan koltuğa aday olabilmesi bizler yani bir takım Galatasaray taraftarları için sevindirici . Zira haketmediği bir muameleye maruz kaldığını düşünenler olarak bizlere "başarılı olması en çok istenen kişiler sıralaması" yaptırsalar , 1 numaraya o'nun ismini yazarız. 2.sırada da yüksek ihtimal Cassio Lincoln olur.

FC Köln'e karşı ´´eski kalecimizin kalesini koruması`` ve yine bir Türk oyuncunun formasını büyük bir başarı ile giymesi sebebi ile zaten bir göz-kulak ilgimiz vardı.Gerek ekranda bir FC.Köln maçı olsun ya da bir yerde bir FC.Köln haberi olsun gözümüzü açar , kulağımızı kabartırdık . Eğer Michael Skibbe FC Köln teknik direktörlüğü görevine getirilirse benim bu göz ve kulak ilgimin dolaylı olmaktan çıkıp , direkt FC Köln'ü takip etme ve başarılı olmasını dileme biçimine geçeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Hem Mondi hem de Skibbe için.Yolu Galatasaray'dan geçmiş iki çok düzgün futbol adamı için buna değer diye düşünüyorum .